Eylül ayında ziyaret noktamız orman ürünleri sektörünün önemli isimlerinden Yalçın Orman Ürünleri’nin sahibi Hüseyin Yalçın oldu. Planlı bir ziyaretti. Uzun zamandır Hüseyin Bey ile sektörde yaşanan gelişmelere ve gelinen duruma ilişkin geniş bir sohbet şansımız olmamıştı.Yalçın Orman’a geldiğimizde gördüğümüz ilk tablo çok tanıdıktı. Gelip yanaşan tırlar, yüklenen ve yola çıkan araçlar. Keresteler, Plywood’lar… Bekleyen tırcıların keyifli çay sohbetleri…İçeri girişimizle sağ olsunlar Hüseyin Yalçın ve Selçuk Yalçın bizi çok sıcak karşıladı. Saatin öğlen olması sebebiyle hemen yemeğe geçtik. Yemekte biraz sağdan biraz soldan fikirlerimizi ve bakışlarımızı ortaya dökmeye başladık. Yemek sonrası kahvelerimizin gelmesi ile bastık kayıt düğmesine…Son dönemde uluslararası temaslarınızın arttığına şahit oluyoruz. Siz ve kadrolarınız yoğun iş seyahatleri gerçekleştiriyorsunuz. Bu minvalde sormak isterim; dünyada bugünkü orman ürünleri sektörünün global fotoğrafını üretim, hammadde ve dağıtım olarak nasıl görüyorsunuz?Bu konuya ayrı ayrı bakmaya gerek olmadığını düşünüyorum. Dünyada orman ürünleri konusunda şu dönemde belli oranda bir sıkışma hepimizin malumu. Hammadde üretimi bağlıyor, üretim dağıtımı. Arz-talep konusunda bir dengesizlik var. Yurtdışı görüşmelerimizde bu yoğunluğa şahit oluyoruz. Ancak bu tür durumlar dönemseldir. Bugün böyledir yarın değişir. Önemli olan düzgün ve dürüst firmalarla kalıcı ilişkiler kurup uzun vadeli planlamalar üzerinde yol almaktır.Son dönemde kereste ile ilgili hem ithal yönlü hem de üretim olarak birçok girişimde bulunmaya başladınız. Bildiğimiz kadarıyla bir üretim tesisiniz vardı, onu düşük performansta üretim yaparak kenarda tutuyordunuz. Son dönemde tesisin etkin üretime geçtiğini görüyoruz?Evet. Şu bu dönemde üretim hacmimizi kademeli olarak artırmaya başladık. Piyasa gelişmeleri değişkenlik gösteriyor. Biz Yalçın Orman olarak her yönlü üretimi gerçekleştirebilecek altyapı ve birikime sahip olduğumuzu düşünüyoruz. Hacim artışını kademeli olarak yapmamızın sebebi bugünkü konjonktür. Bunu daha geniş hacimde ve hızlı olarak hemen bugün yapabiliriz ancak şu süreçte taşlar yerinden oynuyor. Taşlar yerine oturunca hızımızı daha da artırmayı öngörüyoruz ki bu planlamamız dahilinde. “Keresteye yoğun talep yok, üretim azlığı var.”Keresteye olan yoğun talebi nasıl görüyorsunuz?Keresteye yoğun talep yok aslında, üretim azlığı var. Hammadde sıkıntısı var. Ülkemize global şartlar ve kurlardan dolayı istenilen miktarda ithalat gerçekleşmiyor. Bu durumda piyasa sıkışıyor.Fiyatlar da buna bağlı artış gösteriyor? Fiyatların yukarı gitmesinin sebebi dediğim gibi; arz yetersizliği. İthal yeterince gelmiyor yerli üretim talebi karşılayamıyor.“Kereste konusunda “ölçü” diye bir gerçek var”. “Balık baştan kokuyor.”Kerestede ithalin kısılması yerli üretime olan eğilimi artırdı. Yerli üretim konusunda kaynağı sormak istiyorum size. Baktığımızda son bir yıl öncesine kadar kereste üretimini engelleyecek, ithalatı teşvik edecek politikalar üretildi. Ama son dönemde bakıyoruz ki; tevkifatın tekrar normalleştirilmesi, dikili alanlardan tahsis verilmesi, fonların kaldırılması gibi açılımlarla iç üretim desteklenmeye başlandı. Bu durumu nasıl okuyorsunuz?Benim okuduğum kadarıyla yerli üretimin cezası kademeli olarak kaldırılıyor. Burada bakılması gereken bu cezai durum neden oluşmuştu ve bugün ne durumdayız? Biliyorsunuz kereste konusunda “ölçü” diye bir gerçek var. Bunu saklayarak, yanda tutarak bir yere varamayız, sektörü de geleceğe taşıyamayız. Bu sadece üreticilerin veya piyasadaki satıcıların sebep olduğu ve çözüm üretebileceği bir sorun değil. Sorunu en temelinden ele almak gerekiyor. Size bir örnek vereyim; ticareti düzgün yapmak istiyorsunuz ve ihaleden dikili alıyorsunuz. Kesip getiriyorsunuz ve bir bakıyorsunuz malın yarısına yakını çürük çıkıyor. Çürükleri ayırıp üretim yapıyorsunuz, durum bu olunca maliyetler tavan yapıyor. Bu duruma ilişkin sizin zararınızı telafi edecek veya hakkınızı savunacak bir kurum yok. Rekabetin şartları piyasada belli. Size iki yol kalıyor, ya zarar edeceksiniz, batacaksınız ya da zararınızı piyasa yapısına uydurup ölçüye kayacaksınız. Özü şu ki; sistem bozukluğuna vurgu yaparak söylüyorum; balık baştan kokuyor.“Kereste sektörünün parlak bir geleceği olduğuna inanmıyorum.”Kereste konusunda Önümüzdeki yakın ve orta vadeli geleceğe olumlu bakmıyorsunuz diyebilir miyiz? Artık sarpa sarmış olan, yün yumağı gibi karmaşık hal almış olan sorunlar silsilesi için adım atılmadıkça, yeni bir yapılanmaya gidilip çürük, çarık, hırsız ayıklanmadıkça maalesef kereste sektörünün parlak bir geleceği olduğuna inanmıyorum.Biraz Plywood’u konuşalım. Plywood piyasasını bugün nasıl yorumluyorsunuz? İthal kısıldı, yerli pazar bulmaya ve geliştirmeye başladı. Baktığınızda ne görüyorsunuz?2017 yılında oluşan global konjonktür Türkiye’de plywood ithalatının kısılmasına yol açtı. Bu da yerli üreticiye oyun alanı sağladı. Döviz hareketleri ve uluslararası gelişmeler yerli ürünlerin satış hacimlerinde önemli seviyede artışa yol açtı.“Bizler yerli alıp satmak isteriz, ülkemiz kazansın isteriz. Ama…”Bu durumu sadece global gelişmelere mi bağlıyorsunuz?Evet tabii ki. Ancak bu biz yerli üretimi desteklemiyor veya önemsemiyor anlama gelmemeli. Tam tersine bizler yerli alıp satmak isteriz, ülkemiz kazansın isteriz. Katma değer oluşsun, ülkeden dışarı para kaçmasın, ülkemize döviz girişi olsun isteriz. Ancak fotoğrafı doğru okumalı, tespiti ve teşhisi doğru şekilde ortaya koymalıyız.Biraz açar mısınız? Plywood işinde yerli üretimin artması Türkiye’nin kazanması anlamına gelmiyor. Hatta yerli üreticiler kalitesini artırmazlarsa kaybetmesi anlamına geliyor. Bakıyorsunuz yerli üreticiye aldıkları her şey yurtdışından; tutkal, film, papel, ağaç. Bize ne kalıyor istihdam. Tamam, istihdam güzel, peki dönelim diğer tarafa. Malzemede kalite var mı, ithal kadar yok. Bunu nerden anlıyoruz? Gelişmiş olan hatta gelişmekte olan onu da geçtim geri kalmış olan ülkelere İhracat Yok! Olan bazı firmaların idealist yaklaşımı sayesinde kısmi olanları saymıyorum.“Ülkeyi kalitesizliğe mahkum ediyorsunuz.”“Atlar,inekler geldi Anadol’ları yedi.”Bunu hangi sebebe bağlıyorsunuz?Şimdi siz yerli üretimde kaliteyi yakalayacak gereksinimleri ortaya koymuyorsunuz, sizin kalitenizi artıracak rekabet ortamını da devlet eliyle engelliyorsunuz. Ülkeyi kalitesizliğe mahkum ediyorsunuz. Geçmişte ülkemizde bazı sektörlerde bunun örnekleri var. En bilinenini söyleyeyim; otomotiv geçmişimiz. Yıllarca samandan Anadol satılsın diye, birileri para kazansın diye yıllarca ithalat yasağı konuldu. O dönemde ne otomotiv sektörü gelişti, ne halk doğru düzgün gerçek arabaya binebildi. Sonra ne oldu; atlar,inekler geldi Anadol’ları yedi. Ne zaman yasaklar kalktı, Türkiye’ye kaliteli olanın girişi başladı yerli üretim gelişmeye başladı. Doğru rekabet başarıyı getirdi. Bugün dünyanın dört bir yanına otomobil ihraç ediyoruz. Kısmetse yakın zamanda kendi markamızla, kendi aracımızı da üretip dünyaya satacağız.“Rekabetten korkarak, kaçarak, arkaya dolanıp üç puan almaya çalışarak hiçbir yere varamayız!”Plywood üzerinde fonlar ve gözetim kalksa her şey düzelir mi sizce?Tabii ki hayır. Yerli üretimin stratejik bir vizyonla hareket etmesi gerekiyor. En başında hammadde konusunun en üst mecralarda değerlendirilip yol haritası oluşturulması gerekiyor. Örneğin biz kavak ülkesiyiz, biz çam ülkesiyiz. Bu ağaçlar üzerinden bir fizibilite oluşturulması gerekiyor. Komşumuz olan Bulgaristan ki gelişim seviyesi malum bunu başarıp plywood’da bir dünya markası çıkartabiliyor. Kavaktan kontrplak/plywood üretip dünyaya satıyor. Neden bunu yapıyor çünkü ülkesinin kaynağı kavak ağacına dayalı. Bununla birlikte kavak’ın gelişimi için Ar-Ge çalışmaları ve yatırımları yapıyorlar. Biz napıyoruz, 1100 USD mi olsun, 1500 usd mi olsun diye tartışıyoruz. Geri kalmış ülkelerde olduğu gibi, rekabetten korkarak, kaçarak, arkaya dolanıp üç puan almaya çalışarak hiçbir yere varamayız!“Türkiye’deki yerli üretim tamamıyla çöp olacak.”Bu konudaki çözüm önerilerinize ilişkin somut bir örnek var mı?Var tabi. Bunu devletin görmesi ve uygulaması lazım. Tamam diyelim, kota koydun, gözetim koydun, yerli üretimi koruyorsun. Yerli üretimi neye karşı koruyorsun. Elma ile elmayı mı karşılaştırıyorsun? Kademeli gelişim esasına göre uygulama yap. Devlet olarak kalite şartı getir, standartlar koy. Öncelikli olarak bu standartları ekonomik gruplar için uygula ve bu tür ürünlerin gelişini engelle üst sınıfları serbest bırak. Ekonomik grupta kaliteyi yakaladık mı, sonra orta seviye ürünlerde kota koy, kalite ve standart şartı getir. Orayı da hallettikten sonra eğer üretim seviyeni ve ağaç kaliteni de bu süre zarfında geliştirmeyi başardıysan üst sınıf, dayanımı yüksek, en kaliteli ürünlere de kotayı koy. Böylece hem üretim teknolojimizi, üretim kalitemizi hem de sektörü dünya ile boy ölçüşür seviyede millileştirmiş oluruz ve dünyadan almaz dünyaya satarız.Yarın Cumhurbaşkanımız ile Rusya Devlet Başkanı anlaşsa ve aramızdaki tüm vergi ve fonları, yasaklara dayalı uygulamaları kaldırıyoruz deseler ne olacak? Türkiye’deki yerli üretim tamamıyla çöp olacak. Neden? Çünkü dünya standartlarını yakalayacak kalite yok, çünkü dünya ile rekabet edecek bir yapı yok ve bunun için ortaya konan hiçbir yaklaşım da yok.“Burası çöplük mü kardeşim!”Osb Panel konusunda da Kanada ve Amerika’dan yapılan ithalatlar için Fon uygulaması var. Burada da durumu aynı şekilde mi değerlendiriyorsunuz?Orada da durum aynı. Amerika’dan %25+7 Kanada’dan %15+7 fon ve vergi var. Bunun nedeni ne? Bizi Avrupa’daki üretime mahkum etmek. Ama hangi ürünlerine? Avrupa’da geçerliliği olamayan, standardı ve kalitesi düşük Osb’lere. Avrupa’nın almadığı Osb Panel’leri buraya gönderiyorlar. Bakıyorsunuz Amerika fiyatları ile Avrupa fiyatları Türkiye için, yerinde aynı. Bu %25’lik 15’lik farklar ne oluyor. Avrupalı’nın cebine giriyor ki biraz önce söyledim kalitesiz ürünler; oradan da cebe girenler ayrı. Burası çöplük mü kardeşim! Açsınlar Kanada’nın, Amerika’nın önünü gerçek osb gelsin ülkeye, rekabet oluşsun kalite artsın.Büyüklerimizin bize öğrettiği gibi; biz 1000 yıllık geçmişe sahibiz, neden korkuyoruz? Bugün süper güç dediğin ülkelerin 200 sene ömrü yok. Bu şekilde korumacılık adı altında kalitenin önünü keserek, kalitesize yol vererek bir yere varamayız. Koruyoruz da neyi koruyoruz belli değil!“Haksız rekabet oluşuyor.”Plywood piyasasında bir diğer gerçek KDV konusu. Bu konuyu bugün nasıl yorumluyorsunuz? Bugün ülkemizde faaliyet gösteren ve kendi sektörlerinde neredeyse tekel konumunda olan yabancı firmalar var. Yüksek seviyede karlılıklara sahipler. Bu tür firmalar mevcut karlılıklarına devletin olan KDV’yi de ekleyebilme adına plywood ithalatı yapıyorlar. Hiç anlamadıkları, ehil olmadıkları bu işte piyasanın dengeleri ile oynuyorlar hatta bilmedikleri için bozuyorlar. Bunlara iki örnek vermem gerekirse bir tanesi izolasyon devi tamamen yabancı sermayeli, diğeri perakende zinciri yabancı ortaklı. Kdv’yi ödememek için dışardan plywood ithalatı yapıyorlar ve burada gerçek iş yapacak ehil insanların da önünü tıkıyorlar. Haksız rekabet oluşuyor. Bu konuyu devlet kurumlarının baştan ve iyi değerlendirmesi lazım. “Bu işin adının konması lazım!”Odek Plywood davasını sormak istiyorum. Bir sonuca ulaşıldı mı?Odek Plywood davası devam ediyor. Bu dava bizim handikaplarımızdan bir tanesi. Karşı taraf için de aynı durum var. Kendi açımızdan haklı olduğumuz yerde mahkeme hala sürüyor veya sürüncemeye sokuluyor. Bu düzen veya düzensizlik artık piyasada çift taraflı zarara yol açıyor. Bu konunun artık çözüme ulaşması, bu işin adının konması lazım!Paged Bich plywood ithalatı yapıyorsunuz, bu konuda durumlar nedir ?Yeni bir markanın piyasa da tutunabilmesi için rekabet koşullarının avantajlı olması gerekir. Olmadığınız piyasada ne kadar kaliteli de olsanız rekabet koşullarını sağlayamadığınız sürece istediğiniz ölçüde bir fayda yakalamanız mümkün olmaz. Paged Birch kalite seviyesi çok yüksek bir ürün. Paged Birch’in rekabet şartlarını bugün için hacimli montanlara ulaşılabilmesi adına yeterli görmüyorum. Kaliteyi öncelik olarak benimsemiş müşteri gruplarına dağıtımımız bugün tabii ki mevcut. Ancak ticaret bir maraton, vakti, zamanı geldiğinde pazarda yerini montanlı olarak alacaktır.Smartply OSB uzun süredir gelmiyor. Bu konuda hangi noktadasınız? Biliyorsunuz ki Türkiye‘ de Smartply’ı biz organize ediyoruz. Fakat hammadde sıkıntısından ve Amerika’daki kasırgalardan dolayı Smartply’ın Türkiye pazarına gelişi çok etkilendi. O ülkelerdeki avantajlı satış koşulları Türkiye piyasasının çok üstünde. Smartply bir devlet firması ve kaliteden ödün vermeyen bir firma. Bugünün şartları için getirmeyi uygun görmüyoruz ama zamanı geldiğinde tekrar devreye alacağız.“KronoSwiss rüzgarı Osb Panel piyasasında esebilir.”Peki Kronoswiss OSB Panel? Kronoswiss ile uzun vadeli bir yaklaşım doğrultusunda ilişkilerimize adım attık. Uluslararası gelişmeler bu sürecin bir miktar geniş vadeye yayılmasına sebebiyet verdi. Şartlar olgunlaştı gibi. Önümüzdeki dönemde KronoSwiss rüzgarı Osb Panel piyasasında esebilir. “En riskli konu Taşeron düzeni.”Bugünkü kompozisyona baktığımızda, inşaat sektörünü nasıl yorumluyorsunuz ?İnşaat sektörü bugün iyi bir görünüm sergiler gözükse de büyük riskler içerdiğini düşünüyorum. İnsanların sermayesinden çok büyük işlere girmesi, birini bitirmeden diğerine başlaması, vadelerin açılması inşaat sektörü için büyük sıkıntı. Olmayan parayı var göstermek enflasyonu körüklüyor. Müteahhitler için ilk işini bitirmeden ikinci işe başlamasına izni verilmemesi gerekiyor.Benim satıcı firmalara tavsiyem, inşaatçıya malzeme verirken açık hesaptan kaçınmaları. Ana firmalarla değil, taşeronlarla resmi ilişkiye giriyorlar ki buradaki en riskli konu Taşeron düzeni. Bu düzenin kontrol altına alınması ve bir şekilde garanti temeline oturtulması gerekiyor.Ayrıca bakıyoruz ve görüyoruz; hangi yöne dönseniz inşaat veya inşaatlarla karşılaşıyorsunuz. Ve bunların büyük çoğunluğu konut. Bu kadar konutun yapılması bende soru işaretleri doğuruyor. Konut yerine fabrikalar, üretim tesisleri yapmamız gerektiğini düşünüyorum.“Biz üretim için her zaman hazırız!”Yalçın Ormanın üretim konusunda bir düşüncesi veya yeni bir yatırım projesi var mı ?Şartlar ve zaman doğru olduğunda farklı ürün grupları için üretim yapabiliriz. Bu potansiyele ve birikime sahibiz. Biz üretim için her zaman hazırız!“Bu günler olmasa bile yarınlar bizim!”Türkiye’nin bugün ki genel durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz ? Türkiye’nin iyi yönde gittiğine inanıyorum. Şu anda yapılması gerekenler yapılıyor, şu dönemde biraz canımızı acıtsa da gelecek için iyi olacağını düşünüyorum. Ülkemiz bizim ve başka ülkemiz yok. Burada hep doğruları savunarak, doğruları söyleyerek ülkenin uyanışına sebep olmamız lazım. Lafla değil icraatla ayağa kalkılacağına inanıyorum. Bugün ülke olarak hemen hemen birçok ürünümüzü kendimiz üretebiliyoruz. Şimdi bize düşman olanlar karşı şoklar yaşamaktalar. Bu günler olmasa bile yarınlar bizim! En azından düşmanımızın, rakibimizin, dostumuzun kim olduğunu artık daha iyi biliyoruz.Yalçın ormanın yakın vade hedefleri arasında sürprizler var mı veya hedefleri neler ?Bugün için yapılması gereken her şeyi hazırladık, dersimize çalışmaya devam ediyoruz ve bekliyoruz. Puslu havada kaybolmanın anlamı yok. Hava bir açılsın o zaman adımlarımızı atacağız.Sektöre mesajınız ne olur desem?Bir atasözü vardır; “İyi adama da ne para lazım, kötü adama da ne para lazım.” Herkesin doğru ve dürüst çalışması gerekir. Herkes müşterilerine daha iyi hizmeti nasıl sunarım, ticaretlerine nasıl daha fazla katkı sağlarım, karlılıklarını nasıl destekleyebilirim diye düşünürse ticaret bir o kadar tatlı ve keyifli olur.UNUTMAYIN Kİ; GELECEK HER ZAMAN İÇİN DOĞRUYU YAPANLARIN OLACAKTIR! Hüseyin Bey, samimi ve içten cevaplarınız için nazik ağırlamanızdan çok teşekkür ediyorum.Asıl biz Ahşap Global Dergisi olarak sektöre yaptığınız katkılardan, verdiğiniz emekten ve şahsıma gösterdiğiniz ilgiden dolayı teşekkür ediyorum. Başarılarınızın devamını dilerim.Teşekkürler Hüseyin Yalçın,Teşekkürler Yalçın Orman
İNŞAAT
27 Ekim 2017 - 17:27
Ülkeyi kalitesizliğe mahkum ediyorsunuz
Eylül ayında ziyaret noktamız orman ürünleri sektörünün önemli isimlerinden Yalçın Orman Ürünleri’nin sahibi Hüseyin Yalçın oldu.
İNŞAAT
27 Ekim 2017 - 17:27